Herkes hayatında en az bir kere olsun notere gitmiştir. Arkadaşımızla anlaşmışız, arabamızı ona devredeceğiz, notere gitmemiz gerekir. Bir ev alacağız, alan razı, satan razı ama haydi yine notere. Bir evraka imza atacağız, “Önce notere git, imzanın sana ait olduğunu onaylat,” derler.
Bu noter olayı nereden çıkmıştır? İki kişi arasındaki bir işlemde niçin illaki noter araya girer? Notere onca para niçin ödenir? Noter kimdir? Devlet memuru mudur? Nasıl noter oluyorlar?
Biri bir senet imzalar, vakti gelince de ödemezse, olay mahkemeye intikal eder. Davalı, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürdüğü an dava tıkanır. Durum anlaşılana kadar senet delil olarak kullanılamaz. Hâkim inkâr edilen imza hakkında bilirkişi incelemesi yaptırır. İcra taleplerinde borçlunun imza itirazında bulunması icra takibini durdurur. Dava uzar gider, davacı mağdur olur.
Asıl görevi yasalara göre karar vermek olan mahkemeyi bu tür işlerle uğraştırmamak, bir sahtekârın dava süresini uzatmasına mani olmak ve ileride dava konusu olabilecek işler için bir önlem alınması gerekir. İşte noter bu ihtiyaçtan doğmuştur. Noterler kamu hizmeti yaparlar, Adalet Bakanlığı tarafından atanırlar ama devlet memuru değillerdir ve devletten maaş almazlar. İki kişi veya kurum arasında, güvenilirliği resmen kabul edilmiş bir ‘şahit’ rolü oynarlar.
Noter, tarihteki en eski kuruluşlardan biridir. Kökeni binlerce yıl geriye, eski Mısır ve Yunan medeniyetlerine kadar gider. Bu çağlarda okuma yazma bilmeyen kişiler arasında yapılan ticari sözleşmeler, devletin yetki verdiği kişiler tarafından onaylanıyor ve bir kopyası bunlar tarafından saklanıyordu.
Günümüz noterlerine benzer bir kuruluşa ilk olarak Romalılarda rastlanıyor. Sezar’dan önceki antik Roma’da kişiler arasındaki sözleşmelere resmî nitelik kazandıran, mahkemelere bağlı olarak çalışan ve ‘Tabellion’ diye adlandırılan görevliler vardı. Bunlar sözleşmelerde kâğıt yerine balmumuyla kaplı ‘tabulae’ (tabela) denilen plakalar kullanıyorlardı.
Sözleşmelerin balmumu kaplı plakaların üzerine yazılmasının sebebi hem yazıların hem de mühürlerin zamanla bozulmamaları, yapılan en ufak bir ekleme veya silmenin bile kolayca fark edilebilmesiydi. Bu âdet zamanla evraklar üzerine konulan balmumlu mühürlere dönüştü ve en yüksek derecede güvencenin bir sembolü olarak yerleşti.
Milattan sonra 100 yıllarında, Çiçero zamanında Romalılarda bir süratli yazı yazma tekniği geliştirildi. Geliştirilen bu tekniğin yaratıcısı, imparatorun konuşmalarını normal yazıyla kayda geçirmekte zorlanan sekreteri M. Tullius Tiro idi. Tiro’nun notları anlamında, bu yazış şekline ‘notae trioninae’ adı verildi. Bu sistemle yazı yazmasını öğrenenlere de ‘notarius’ denildi. Noter kelimesi de buradan türemiştir.
Zamanla ‘notarius’ sıfatı imparatorun özel görevlileri, yüksek dereceli memurlar, önemli tüccarlar için de kullanılır oldu. Notarieler, Hıristiyanlığın gelişmesiyle birlikte din adamlarının konuşmalarını kayda geçirmek gibi bir görev daha üstlendiler. Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra kuzeyden gelen kavimler birçok şeyi kendi kültürlerine göre değiştirmelerine rağmen, noterlik kurumuna dokunmadılar.
Geçen yüzyıllar içerisinde papaların da, 14. Lui gibi kralların da, noter mühürlerini kendi mühürleri ve onayları gibi kabul etmeleri üzerine noterlik kurumu gittikçe güçlenerek ve uluslararası organize bir yapı ve güvence sistemi oluşturarak günümüze kadar geldi.
Noterlerin tarih içindeki görevleri, kişileri kanunların karmaşık yorumlarından korumak, kişisel çıkarlarını mahkemelere gitmeden garanti altına almak olarak özetlenebilir. Noterlerin yaptıkları her işlem hukuksaldır, hukuk için geçerli bir delil teşkil eder.
Ev, arsa, taşıt gibi taşınmazların satış sözleşmeleri, yabancı dildeki belgelerin tercümeleri noter onayından geçtikten sonra hukuki geçerlilik kazanırlar. Hâkimler bunları bir daha araştırmak gereğini duymazlar. Noterler, imza, mühür ve işaretlerin kişiye ait olduğunu onaylar, onların adına protesto, ihbarname ve ihtarname gönderir, evrakların asıllarından örnekler çıkararak, kopyalara da asılları gibi resmiyet kazandırırlar.
Noterlerin çalışma sahaları çok geniştir, hatta bir sınırdan bile bahsedilemez. İnsan ve hukukun olabileceği her yerde noter vardır. Davet edildiklerinde kura, seçim ve toplantılarda hazır bulunur, saklanmak veya bir şahsa verilmek üzere getirilen emanetleri saklar, şirketlerin kanunlara göre tutulması gereken defterlerini onaylar, vasiyetnameleri, vekâletnameleri düzenler ve kopyalarını saklarlar.
Devletin kendi bünyesinde olmamasına rağmen, bu kadar yetki verdiği noterlerin yaptıkları işlerden sorumlulukları da var şüphesiz. Hatalı ya da eksik yapılan işlerden dolayı zarar görmüş kişilere karşı sorumludurlar. Bu sorumluluk bir nevi sigorta güvencesi altındadır.
Noterlerin aldıkları ve birçoğumuzun anlamakta güçlük çektiği meblağlar aslında bu güvencenin karşılığında bir nevi sigorta poliçesi gibidir. Bu ücretlerin bir kısmı önce bölgesel, sonra millî, sonra da milletlerarası bir fonda toplanarak, aynen sigorta şirketlerinde olduğu gibi bir güvence oluştururlar.
Aslında noterlerin dışarıdan göründüğü gibi bol kazançları yoktur. Sigorta kapsamında yatırmak zorunda oldukları fonların dışında, tahsil ettiklerinden yüzde 3 oranında noter hissesi alıp, geri kalanını vergi dairesine yatırırlar. Personelin maaşını ve işyerinin tüm giderlerini kendileri karşılarlar.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde önce kadıların sonra ‘katib-i adil’ denilen memurların yaptıkları bu görev, günümüzde bütün il ve ilçeler düzeyinde noterliklerce yürütülür. Noter bulunmayan yerlerde bu görevler adliye başkâtipleri tarafından yerine getirilir. Yabancı memleketlerde noterlik işlerini konsolosluklar yapar.
Noter olmak kolay değildir. Hukuk eğitiminden sonra bakanlığa başvurulur. Uygun görülürse bir yıllık bir staj yapılarak, beklemeye geçilir. Değil noter olmak, noterin yanında noter adayı olarak çalışmak bile 5-10 yıllık bir bekleme süresini gerektirebilir. Her ilçenin noter sayısı belli olduğundan istenilen yerde noterlik yapma diye bir şey söz konusu değildir. Bir bölgenin noteri yerinden ayrılmadıkça, yerine bir başkası verilemez. Yeni noterlik açıldığında da kıdem olarak en eski başvuru kabul edilir.
Noter ile ilgili tüm bu detayların akabinde sizlerle paylaşmamızı istediğimiz son bilgi noter tasdikli tercüme fiyatları üzerine olacaktır. Noterlerin onayını almış çevirilerin nasıl bir güvence vaat ettiğini az çok tahmin edebilirsiniz. Böyle bir garanti ile işinizi yaptırdığınızda ise arkanıza bakmadan rahat bir nefes alabilirsiniz. Hele bir de bu çeviriler için talep edilen ücretler fazla değilse, tadından yenmez! Böylesine bir hizmete sahip olmak isteyenler için yukarıya link bıraktık; herkese işinde bol kazançlar.
Yorum Yap