Atların bulunduğu her ülkede at nalı uğurlu olarak kabul edilir. Bu nedenle her çağda, her ülkede batıl inançların içinde en yaygın ve en güçlüsü olmuştur.
Demir yeryüzünde keşfedildiği zaman, insanlar onun tanrılar tarafından, büyücüler ve şeytana karşı gönderilmiş bir güç olduğuna inandılar. Ayrıca eski çağlarda ‘U’ şeklinin de özel bir anlamı vardı. Ayın hilal konumuna benzer şekliyle bolluğu, iyi talihi ve koruyucu gücü temsil ediyordu.
Bir nalın yedi tane demir çivi ile çakılması da yedi sayısının uğurlu sayılmasından dolayı inanışı destekliyordu. Diğer taraftan cadıların uçmak için süpürge sapını tercih etmelerinin nedeninin atlardan korkmaları olduğuna inanılıyordu. Bu nedenle at nalı tarihte büyücülere karşı da kullanılmış, büyücü olduğundan şüphe edilen yaşlı kadınlar öldürülünce, bir daha geri gelmemeleri için tabutlarının üzerlerine birer at nalı çakılmıştır
Hıristiyanlıkla birlikte Kilise birçok inançta olduğu gibi, at nalı ile ilgili kendi hikâyesini yarattı. Bu hikâye onuncu yüzyılda geçiyor.
Canterbury Kilisesi’nin başpiskoposu St. Dunstan, din adamı olmadan önce nalbantlık yaparmış. Bir gün şeytan kılık değiştirerek iş yerine gelir ve at ayağı şeklindeki ayaklarına nal takmasını ister. St. Dunstan şeytanı hemen tanır ve ona, ‘Ayaklarına nal takabilmesi için onu duvara zincirlerle bağlaması gerektiğini,’ söyler.
Şeytanı çok sıkı bir şekilde duvara bağlayan nalbant, nalın çivilerini o kadar acı ve ızdırap verecek şekilde çakar ki sonunda şeytan aman dilemek zorunda kalır. Nalbant şeytana bir daha Allah’a inanan hiçbir insanın evine girmeyeceğine dair söz verirse serbest bırakacağını söyler.
Şeytan, “Peki, o insanları nasıl ayırt edeceğim?” diye sorunca da nalbant bir süre düşünür, elindeki nalı havaya kaldırır ve, “İşte işaret bu olacak,” der, “bunu kapısının üstünde gördüğün hiçbir eve girmeyeceksin.”
At nalı kapıya gelişigüzel asılmaz. Kapının tam üzerinde ve uçları yukarı bakacak şekilde olmalıdır ki iyi şans uçlarından aşağı süzülüp gitmesin. At nalını geceleri uykularında kâbus görmemek için yatak odalarına asanlar da vardır. Zamanımızda ise at nallarının nazar boncuğu gibi elde taşınması revaçta.
Güzel ve açıklayıcı bir yazı olmuş elinize sağlık.
Yazı için teşekkürler.