Werter etkisi ya da fenomeni olarak psikiyatri literatürüne giren bu kavram, son yıllarda medyanın hayatımızın her alanına girmesiyle bilhassa daha da sık karşımıza çıkan bir vakası açıklar. İnsan davranışlarının yayılma ve benimsenme yollarını ifade eden toplumsal öğrenme yada yansılamak etme teorisi ruhsal alanda birçok bilinmeyene ışık tutmuştur. Eğitimde ve terbiye değerlerinin benimsetilmesinde incelikleri yeterince kavranılamayan toplumsal öğrenme, ne yazık ki bireylerdeki çokça negatif öğrenme ve tutumun baş yayılma sebebidir. Bu makalemizde 20. Asırda insan gündemini en oldukça meşgul eden kavramlardan kabul edilen intihar olgusunun yayılmasında ve artmasında Werther fenomenini açıklayacağız.
İstatistikler her üç saniyede bir kişinin intihar teşebbüsünde bulunduğunu, her 40 saniyede bir kişin intihar neticesinde yaşamını kaybettiğini toplamda her yıl ortalama 1 milyon kişinin intihar ederek hayatına son verdiğini göstermektedir.
Werther fenomeni özetle, intihar(cana kıyma) fiilinin romantize edilip kitle iletişim araçlarıyla insanlara sunulmasının intiharları teşvik eden ve erttıran bir durumua yol açtığını vurgulayan bir vakadır. Bir intihar eyleminin sebepleri temelde üç başlıkta toplanır: Psikiyatrik rahatsızlıklar, vakalara bağlı yaşam krizleri ve toplumsal öğrenme. Psikiyatrik sebepler akıl ve ruh rahatsızlıklarıyla psikiyatrik müdahale kapsamındaki tüm tıbbi durumları ifade eder. Vakalara bağlı yaşam krizleri ise bir yakının kaybı, boşanmak, ayrılmak, işi olmayan kalmak, vücuda bağlı bir yitik ya da kronik hastalık yaşamak, buluğluk çağı krizleri yaşamak vs.dir. Bu yazımızda toplumsal öğrenme kapsamında Werther fenomeninin intiharlardaki yerini irdeleyeceğiz. Bu fenomen ilk kere Sosyolog David Philips tarafınca tanımlanmıştır. Philips, intiharların edebiyatta ve kitle yazışma araçlarında yer almasıyla intihar oranlarının taklide bağlı olarak büyük bir artış gösterdiğini fark etmiştir. David Philips, 1947 ile 1968 yılları aralığında yürüttüğü araştırmasında intihar vakıalarının medyada öne çıkarılmasının intihar vakalarını %12 arttırdığını tespit etmişti. David Philips,1974 senesinde gösterilen bu araştırmasında, ulaşmış olduğu sonuçların Meşhur Alman yazar Wolfgang von Goethe’nin “Genç Werther’in Acıları” adlı romanındaki Werther karakterinin kavuşma ümidinin olmadığı çaresiz aşkı yüzünden duygusal bir halde intihar etmesiyle gelişen vakalarla benzerlik gösterdiğini fark ederek bu adı kullanır. Olayın tarihsel arka planını incelediğimizde Goethe’nin yazdığı “Genç Werther’in Acıları” adlı romanından sonrasında seri bir halde intihar vakıalarının geliştiği gözlemlenir. Kitapta bir hukuk bürosunda genç bir yetişmen olan başkahramanımız Werther, başka biriyle evli olan Lotte adlı genç bir hanıma aşıktır, sadece tüm aşkına karşın cemiyet baskısı sebebiyle kavuşma ümidini kaybeden Werther, hayatta kalmaya gore daha hafifçe olan ölümü tercih eder.Werther’in intiharı insanları o denli etkilemiştir ki kitabın yayınlanmasından derhal sonraki senelerde 2000 kadar intihar vakası roman kahramanına öykünerek gerçekleştirilir. Werther yalnız intiharıyla değil giyim kuşamıyla da devrin gençlerinin idolüdür. Werther’in çoğunlukla tercih etmiş olduğu sarı pantolon ve mavi ceket devrin genel moda trendi halini almış bu durum için “Werther şeklinde giyinme” tabiri kullanılmıştır. Kitap sonrasında meydana ardı arkası kesilmeyen intiharlar sebebiyle kitabın basımı ve dağıtımı İsveç, Danimarka, İtalya şeklinde ülkelerde uzun bir süre yasaklanmıştır. Devrin dini otoritelerinden Teolog Lavater, romanın ürettiği negatif tesir ve Hristiyanlık’ta Tanrı’a isyanla eşdeğer olan intihar fiilini yücelttiği nedeni öne sürülerek sebebiyle Goethe’yi dinsizlik ve edepsizlikle itham etmiştir.
Werther Fenomeninden Çıkan Sonuçlar
Werther fenomeni intihar vakalarının medyada yansıtılış biçiminin intihar vakalarını direkt teşvik ettiğini ortaya koymuştur. İntihar fiilinin yazınsal bir güzellemeyle sunulmasının, gazete ve televizyonlarda intihar eden şahısların haberlerin ön sıralarında ve manşetlerde ele alınmasının çeşitli nedenlerle intihara eğilimli hale gelen bireylerde bu eyleme karşı bir sempati doğurmaktadır. “Aşkından intihar etti”, “Genç aşık ayrılığa dayanamadı”, “Gururuna yediremedi”, “Ölüm bile onları ayıramadı” şeklinde haber başlıklarının bilinçaltına pozitif mesajlar olarak yerleştiği ortaya çıkmıştır. Medyanın yanı sıra intihar vakalarının peşinden, söz mevzusu kişiye karşı yüceltici ifadelerin kullanılması intihar vakalarının bir salgına dönüşmesinde sıkça meydana getirilen hatalardan biridir. Sanatçı ve tanınmış simaların intiharlarının medyada işleniş biçimi bu anlamda medya etiği açısından bilhassa büyük önem taşımaktadır. Birçok ülkede intihar vakalarının iyi mi haberleştirileceğiyle ilgili bazı yönetmelik ve sınırlandırmalar bulunmaktadır. Bu mevzuda Dünya Sıhhat Örgütü’nün medya çalışanları için intihar içeren haberlerin iyi mi servis edilmesi gerektiğiyle ilgili rehber durumunda bir kitapçığı bulunmaktadır.
Werther etkisine bağlı ölümlerin en yaygın olduğu aralık 14-22 yaşlarıdır. Gençlerde buna engel olmak adına diziler ve filmlerde intihar vakıalarına daha azca yer verilmesi ve intiharın negatif ve anlam ifade etmeyen tarafının öne çıkarılmasının önemi büyüktür. Genç intiharlarında devletimizde ve dünyada sıkça karşılaşılan durumlardan biri de intihar vakıasının yaşandığı şehirde intihar vakıalarının seri şekilde artış göstermesinde mahalli otoritelerin ve sıhhat kuruluşları tarafınca olayın fısıltı gazetesi yöntemiyle sansasyonel hale getirilmesinin önlenmesi, gençlerle direkt muhatap olan öğretmen, imam, psikolog şeklinde görevlilerin bilinçlendirilmesi de Werther tesirini azaltmada oldukça etkilidir.
Yorum Yap